arzu ece şahin
bir mahallenin keşfi
Tepeden sıyrılıp Selinos’a karışan bir araf burası, bir mahalle. Kentin farklı yerlerinden gözüme ilişen bu yere ulaşmak için yürürken uzaktan Pergamon Akropolü’nü gördükçe Kale Mahallesi’ne yaklaştığımı anlıyor ve nihayet ben de ona karışıyorum. Arkamdaki sokaklardan ayrılıp köprüden geçiyorum ve bir anda kentin başka bir formuna kavuşuyorum sanki. Neredeyse gördüğüm her kapı, her pencere açık. Evlerden gelen sesler güneşin kavurucu sıcağında sokakların boşluğunu bir nebze de olsa dolduruyor. Alışık olduğumuz arabaların aksine, çoğu zaman yanımdan bisikletli çocuklar geçiyor. Evlerin, ağaçların gölgelerine ilişmiş kadınlar bazen sesleriyle yolumu kesiyorlar: ‘’Nerelisin, turist misin?’’
Dar sokaklarda yavaş yavaş yürüyorum. Evlerin duvarları şeffaf bir paravan gibi, içerisi bu kadar çok dışarıya taşmışken, onların alanlarını işgal etmekten korkuyorum çünkü kendimi çok yabancı hissediyorum, çekinerek geçiyorum dar sokaklardan, yaşam alanlarından. Su boruları taş duvarlardan, kediler çatılardan taşıyor. Perdeler dört bir yanda uçuş uçuş, avlular ise açık kapılarıyla davetkar. Gördüklerimi hafızama kaydediyorum. Yabancı olduğumu hissettiren her şeyin peşine takılıyorum. İçine yabancı olduğum, ucundan bucağından anlamına iliştiğim her kapı ve her pencere benim hafızam oluyor.
Sokakta sohbet edenlere karışma niyetindeyim, bu yüzden bazen etrafımı inceliyormuş gibi yaparak ağır aksak ilerlerken konuşulanları dinliyorum. Sokağı yuvası yapan her canlının da peşinden gidiyorum. Yürüdükçe benim gibi yabancı kalan şeyler görmeye başlıyorum. Evlerden dışarıya taşan her şey aynı zamanda sokağın bir süsü haline gelmiş. Bazıları için sokak öylesine evleri olmuş ki, o şeffaf duvarların içine yabancı kalmışlar.
Biliyorum ki her duvarın ardı bir hikaye ve ben sokaklarda aylak bir sır avcısıyım, hikayelerin sırrına erişmeye çalışanım. Ve gördüğüm her detay benim bu hikayede ipuçlarım. Kale’nin sırrına sokakları yürüdükçe varacağım.
Ekim 2020, Bergama.